EFSANELER

Athena (Minerve

Bir adı da Palas olan Athena, Baş Tanrı Zeus'un çok sevdiği bir kız idi. Zeka tanrıçası Athena'nın doğumu oldukça gariptir. Annesi akıllı Metis (Hikmet) ti. Efsaneye göre Baş Tanrı Zeus Metis'i yutmuş, yani kendi içine atmış ve onu kendisinin bir parçası yapmıştı. Akıllı ve Zeki Zeus Metis'i uzun süre kafasının içinde taşıdı. Ondan kurtulma zamanı gelip çatınca Demir ve ateş tanrısı Hephaistos'u çağırdı



"Hephaistos" dedi "Başım çatlayacakmış gibi ağrıyor, artık dayanamıyorum. Alnıma hızla keskin baltanı vur. Korkma sen emrimi yerine getir, ben başıma ne geleceğinin biliyorum.



Hephaistos Baş Tanrıya karşı gelmeye cesaret edemedi ve baltasını Zeus'un alnına indirdi. O anda yarılan yerden zafer çığlıkları atan güzel bir kız çıktı ve dans etmeye başladı. Tepeden tırnağa kadar silahlı idi. Başında altın bir miğfer kıvılcımlar saçıyordu. Parlak bir zırh bütün vücudunu kaplamıştı. Elinde ise yepyeni bir mızrağı sallıyordu. Bu hali gören bütün ölmezler hayret ettiler, şaşırdılar. Güneş bile onu görüce ne yapacağını unuttu, atlarının dizginlerini çekti, arabasını göğün boşluğunda bekletti. Büyük Olympos dağı bu yeni Tanrıça'nın doğuşu ile sarsıldı. Toprak'tan müthiş bir gürültü çıktı. Denizler kabarmaya dalgalar coşmaya başladı.



Zeka ve aydınlık tanrıçası olan Athena aynı zamanda savaş tanrıçası da sayılırdı. Savaş gürültülerini ve silah seslerini uyandırmasını ve canlandırmasını da isterdi. O Yunanlılar için yenilmez bir kavgacıydı, cesareti başka hiç bir tanrı ile kıyaslanamazdı. Onun cesareti kurnazca, yiğitliği sessizce idi. O gösteriş ve yaygarayı sevmezdi.



Athena kabalık ve her türlü zulümden iğrenirdi. Temiz kalpliydi. Adaletten hoşlanırdı. İyi ve akıllı insanların yardımına koşmak adetiydi. Bir gün çok beğendiği, sevdiği cesur Tydeus çok uzun süren bir savaşta ağır yaralanmış ve yere düşmüştü. Athena Babası Zeus'a ona yardımcı olması, acıması için yalvardı. Babasından bu cesur savaşçıya ilaç götürmek onu ölümsüzler arasına katmak için izin istedi. Zeus bu istediğini kabul edince derhal yeryüzüne, savaş meydanına indi. Fakat Tydeus'in yakaladığı düşmanından korkunç bir biçimde intikam almakta olduğunu gördü. O, kendisine getirilen düşmanın kemiklerini kırıyor, kafasını eziyor, sonra bir barbar gibi kafatasının içinden çıkan beynini yiyordu. Athena bunu görünce ondan iğrendi. Yardımına koştuğu savaşçıya sırtını dönerek onu kendi kaderiyle baş başa bıraktı. Barbarca davranışıyla yardımı hak etmediğini göstermişti.



TAŞ OLAN KADIN

Karapınar ilçesine bir hızır gelir ve bütün köy halkından su ister.Hiç kimse suyu vermez birtek bulaşığını durulayan kadın adama duruladığı suyu verir ve adam der ki...-hiç kimse bana su vermedi ama sen verdin der.sonrada kadına arkasına bakmadan karşıdaki dağa çıkmasınısöyler.çünkü bütün köyü cezalandırmak amacıyla bütün köyü sular altında bırakacaktır.kadın dağa tam çıkacakken arkasını döner ve taş olur.bütün köy sular altında kalır.ve o suya ACI GÖL adı verilmiştir




ÖLÜDENİZ EFSANESİ
 
Ölüdeniz adı verilen koya, denizden dar bir boğazla girilmektedir. Boğazın iki yanındaki sarp yamaçlar çam ağaçlarıyla kaplıdır. Bu yüzden görülmesi oldukça güçtür. Açık denizden doksan derecelik bir dönemeçle ak bir kumsala varılır, daha sonra da döne döne, bir göl görünümündeki koya girilir. Yörede bu şaşılası yere ilişkin şu efsane anlatılır:


Balıkçılıkla geçinen bir baba-oğul, günün birinde bu sarp kayalar karşısında fırtınaya tutulur. Oğul, kayalıklara yaklaşırlarsa, bir koya sığınabileceklerini söyler, karaya yaklaşmaya başlar. Babaysa kayalara çarpmaktan korkmakta, burada koy olamayacağını yineleyip durmaktadır. Aralarında tartışma çıkar. Baba, tam kayaya çarpacaklarını sandığı an, bir kürek vuruşuyla oğlunu denize yuvarlar. Dümene geçtiğinde bir de bakar ki deniz dönerek dümdüz bir koya açılmakta. Koya girer, ama yıkılmıştır. Oğlunun acısıyla o da canına kıyar. Söylenceye göre Ölüdeniz’in çevresinde insan yüzünü andıran bir kaya vardır. Bu kaya, oğlanın taşlaşmış başıdır. Fırtınalı havalarda “buraya gelin” diyerek gemicilere yol gösterir.



YEL DEĞİRMENİ


Adamın teki çok zeki bir tücarmış zaman zaman köy köy dolaşır elinde bulunan tuz,şeker vb. şeyleri satarmış adam yine mal satmaya cıkmış ama akşam çok geç vakite kalmış yolda dinlenmek için bi yel degirmenine raslamış ver dinlenmeye gitmiş uyukunun ortasında serler gelmeye başlamış yavaşca gözünü açmış degirmen 3 harflilerle doluymuş bir demiş 'Şu insan oglunu kaldıralımı' öbürleri 'Yok yatsın' demiş sofralar kurulmuş yemekler ziyafetler felan derken bi 3 harfli bi elbise getirmiş çok zengin birinden çaldıgını söylemiş diyerlerine tam yemege oturcakları zaman adam yerinden sıçrayıp masayı tutmuş ve besmele çekmiş tüm 3 harfliler yok olmuş masa ve degerli elbise herşey kalmış bi güzel karnını doyurmuş ve yatmış ertesi sabah kalkıp 3 harflileri bahsetikleri elbiseyi alıp onların söyledigi köye gitmiş ve evi bulmuş kadına elbiseyi sormuş dün çalındıgını söleylemiş kadın ve elbiseyi verip ordan uzaklaşmış







EFSANELER

Athena (Minerve

Bir adı da Palas olan Athena, Baş Tanrı Zeus'un çok sevdiği bir kız idi. Zeka tanrıçası Athena'nın doğumu oldukça gariptir. Annesi akıllı Metis (Hikmet) ti. Efsaneye göre Baş Tanrı Zeus Metis'i yutmuş, yani kendi içine atmış ve onu kendisinin bir parçası yapmıştı. Akıllı ve Zeki Zeus Metis'i uzun süre kafasının içinde taşıdı. Ondan kurtulma zamanı gelip çatınca Demir ve ateş tanrısı Hephaistos'u çağırdı



"Hephaistos" dedi "Başım çatlayacakmış gibi ağrıyor, artık dayanamıyorum. Alnıma hızla keskin baltanı vur. Korkma sen emrimi yerine getir, ben başıma ne geleceğinin biliyorum.



Hephaistos Baş Tanrıya karşı gelmeye cesaret edemedi ve baltasını Zeus'un alnına indirdi. O anda yarılan yerden zafer çığlıkları atan güzel bir kız çıktı ve dans etmeye başladı. Tepeden tırnağa kadar silahlı idi. Başında altın bir miğfer kıvılcımlar saçıyordu. Parlak bir zırh bütün vücudunu kaplamıştı. Elinde ise yepyeni bir mızrağı sallıyordu. Bu hali gören bütün ölmezler hayret ettiler, şaşırdılar. Güneş bile onu görüce ne yapacağını unuttu, atlarının dizginlerini çekti, arabasını göğün boşluğunda bekletti. Büyük Olympos dağı bu yeni Tanrıça'nın doğuşu ile sarsıldı. Toprak'tan müthiş bir gürültü çıktı. Denizler kabarmaya dalgalar coşmaya başladı.



Zeka ve aydınlık tanrıçası olan Athena aynı zamanda savaş tanrıçası da sayılırdı. Savaş gürültülerini ve silah seslerini uyandırmasını ve canlandırmasını da isterdi. O Yunanlılar için yenilmez bir kavgacıydı, cesareti başka hiç bir tanrı ile kıyaslanamazdı. Onun cesareti kurnazca, yiğitliği sessizce idi. O gösteriş ve yaygarayı sevmezdi.



Athena kabalık ve her türlü zulümden iğrenirdi. Temiz kalpliydi. Adaletten hoşlanırdı. İyi ve akıllı insanların yardımına koşmak adetiydi. Bir gün çok beğendiği, sevdiği cesur Tydeus çok uzun süren bir savaşta ağır yaralanmış ve yere düşmüştü. Athena Babası Zeus'a ona yardımcı olması, acıması için yalvardı. Babasından bu cesur savaşçıya ilaç götürmek onu ölümsüzler arasına katmak için izin istedi. Zeus bu istediğini kabul edince derhal yeryüzüne, savaş meydanına indi. Fakat Tydeus'in yakaladığı düşmanından korkunç bir biçimde intikam almakta olduğunu gördü. O, kendisine getirilen düşmanın kemiklerini kırıyor, kafasını eziyor, sonra bir barbar gibi kafatasının içinden çıkan beynini yiyordu. Athena bunu görünce ondan iğrendi. Yardımına koştuğu savaşçıya sırtını dönerek onu kendi kaderiyle baş başa bıraktı. Barbarca davranışıyla yardımı hak etmediğini göstermişti.



TAŞ OLAN KADIN

Karapınar ilçesine bir hızır gelir ve bütün köy halkından su ister.Hiç kimse suyu vermez birtek bulaşığını durulayan kadın adama duruladığı suyu verir ve adam der ki...-hiç kimse bana su vermedi ama sen verdin der.sonrada kadına arkasına bakmadan karşıdaki dağa çıkmasınısöyler.çünkü bütün köyü cezalandırmak amacıyla bütün köyü sular altında bırakacaktır.kadın dağa tam çıkacakken arkasını döner ve taş olur.bütün köy sular altında kalır.ve o suya ACI GÖL adı verilmiştir




ÖLÜDENİZ EFSANESİ
 
Ölüdeniz adı verilen koya, denizden dar bir boğazla girilmektedir. Boğazın iki yanındaki sarp yamaçlar çam ağaçlarıyla kaplıdır. Bu yüzden görülmesi oldukça güçtür. Açık denizden doksan derecelik bir dönemeçle ak bir kumsala varılır, daha sonra da döne döne, bir göl görünümündeki koya girilir. Yörede bu şaşılası yere ilişkin şu efsane anlatılır:


Balıkçılıkla geçinen bir baba-oğul, günün birinde bu sarp kayalar karşısında fırtınaya tutulur. Oğul, kayalıklara yaklaşırlarsa, bir koya sığınabileceklerini söyler, karaya yaklaşmaya başlar. Babaysa kayalara çarpmaktan korkmakta, burada koy olamayacağını yineleyip durmaktadır. Aralarında tartışma çıkar. Baba, tam kayaya çarpacaklarını sandığı an, bir kürek vuruşuyla oğlunu denize yuvarlar. Dümene geçtiğinde bir de bakar ki deniz dönerek dümdüz bir koya açılmakta. Koya girer, ama yıkılmıştır. Oğlunun acısıyla o da canına kıyar. Söylenceye göre Ölüdeniz’in çevresinde insan yüzünü andıran bir kaya vardır. Bu kaya, oğlanın taşlaşmış başıdır. Fırtınalı havalarda “buraya gelin” diyerek gemicilere yol gösterir.



YEL DEĞİRMENİ


Adamın teki çok zeki bir tücarmış zaman zaman köy köy dolaşır elinde bulunan tuz,şeker vb. şeyleri satarmış adam yine mal satmaya cıkmış ama akşam çok geç vakite kalmış yolda dinlenmek için bi yel degirmenine raslamış ver dinlenmeye gitmiş uyukunun ortasında serler gelmeye başlamış yavaşca gözünü açmış degirmen 3 harflilerle doluymuş bir demiş 'Şu insan oglunu kaldıralımı' öbürleri 'Yok yatsın' demiş sofralar kurulmuş yemekler ziyafetler felan derken bi 3 harfli bi elbise getirmiş çok zengin birinden çaldıgını söylemiş diyerlerine tam yemege oturcakları zaman adam yerinden sıçrayıp masayı tutmuş ve besmele çekmiş tüm 3 harfliler yok olmuş masa ve degerli elbise herşey kalmış bi güzel karnını doyurmuş ve yatmış ertesi sabah kalkıp 3 harflileri bahsetikleri elbiseyi alıp onların söyledigi köye gitmiş ve evi bulmuş kadına elbiseyi sormuş dün çalındıgını söleylemiş kadın ve elbiseyi verip ordan uzaklaşmış







İSTATİSTİK

Google Pagerank Powered by  MyPagerank.Net Zirve100 Site istatistikleri
Zirve100 Toplist